Hamd, bizleri hiçbir şey bilmezken annelerimizin karnında yaratan, bizlere kulaklar, gözler ve gönüller veren, bilmediklerimizi öğreten ve sonsuz ihsânda bulunan Allâh’u Teâlâ’ya mahsustur. Salât ve selâm, insanların en hayırlı muallimi ve mürebbisi olan Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’in, O’nun pak âlinin, ashabının ve sünnetini yol edinmiş bütün Müslüman’ların üzerine olsun.
Çocuklara İslâmî eğitim verilirken yapılan ufak bir hata, büyük sorunlara sebep olabilmektedir. Bu nedenle çocukların İslâm inancını öğrenme sürecine rehberlik eden ebeveynlerin, tutum ve davranışlarının sürece olan etkisi büyüktür. Buna mukabil çocukların içinde bulundukları yaş gruplarının hangi duygusal ve zihinsel yaklaşımlara sahip olduklarının bilinmesi, çocuklara verilecek olan bilgilerin ve bilgi verme yöntemlerinin seçilmesinde etkilidir. Bu çerçevede, İslâm inancının öğretiminde yaş gruplarına ve gelişim seviyelerine göre dikkat edilmesi gereken konuları belli başlıklar altında incelemeye çalışacağız.
Eş Seçimi
Müslüman aile, İslâm toplumunun çekirdeğidir. Çekirdek ne kadar sağlıklı ve kaliteli olursa, meyveler de o derece sağlıklı ve kaliteli olur. İslâm üzere nesil yetiştirmenin ilk adımı; İslâm’ı hakkıyla öğrenip, hayata tatbik etmek ve bu bilinçle, salih/saliha bir eş seçmektir. Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Sizden her biri şükreden bir kalp, zikreden bir dil ve ahiret için yardım edecek mü’min bir eş edinsin.” [Ahmed]
Anne Karnındaki Dönem
Çocukların eğitimi; doğup büyüdüğü, konuşup yürüdüğü zaman değil anne karnında başlar. Çocukların anne karnında şekillenmesi demek, sadece vücudunun değil ruhunun da şekillenmesidir. Anne, karnındaki yavrusuna fizyolojik olarak bağlı olduğu gibi psikolojik olarak da bağlı olduğunu hatırından çıkarmayarak hareket etmelidir. Anne hamilelik süresince ne ile meşgulse, duygu dünyası ne ile şekillenmişse, embriyonun dünyası da onlarla şekillenir ve psikolojik karakteri oluşmaya başlar. Annenin takvası, ibâdetlerindeki hassasiyeti ve dînî yaşantısı çocuğu birebir etkiler. Annenin yaşayacağı korku, öfke, hırs; söyleyeceği yalan, işlediği her günah çocuğun karakterinin belirgin özellikleri olarak onu bir gölge gibi takip eder. Bunun idrakiyle anne, okuduğu kitabın, dinlediği Kur’ân-ı Kerîm’in, hissettiği huzur ve sakinliğin sadece kendisine değil, minik yavrusuna da tesir ettiğini asla unutmamalıdır. Aynı zamanda bir anne, çocuğunun nasıl bir karaktere sahip olmasını istiyorsa, kendisi de hamilelik döneminde o karakterin izlerini taşımalıdır.
Yapılan araştırmalara göre anne karnındayken eğitimine dikkat edilen çocuklar, doğumdan sonraki hayatlarında diğer çocuklara göre daha hızlı öğreniyor, çevresine karşı daha duyarlı,
eşyalara ve nesnelere daha dikkatli, zeki ve aktif oluyorlar. Bu itibarla çocuk terbiyesinin daha anne karnında başladığını söyleyebiliriz.
İki Yaş Dönemi
Çocukluk döneminin iki ile altı yaş arası, taklit dönemidir. Çocukların, taklit ederek ve kendi cinsiyetindeki ebeveyniyle özdeşleşerek öğrendiği bir dönemdir. Çocuklar bu devrede, yakınlarının her türlü hareketlerini bilinçsiz olarak taklide ve tekrara başlarlar. Aile bireylerinde gördükleri ibâdetlere, dînî motifli her türlü davranışa içten gelen duygularla yönelirler. Onların dînî yaşantısını örnek alarak, kendileri de aynı davranışları sergilemek isterler.
Pedagojik olarak iki-altı yaş arası dönem; ‘egosantrik’ yani ‘benmerkezci’ dönem olarak adlandırılır. Egosantrizm; çocukların çevrelerini keşfettiği, etrafındaki her şeyin kendileri için yaratıldığı inancını taşıdıkları ve başka kimselere aldırış etmedikleri bir dönem olarak nitelendirilmektedir. Bu dönemindeki çocuklar, dünyayı yalnız kendi açılarından görürler ve etraflarındaki her şeyin sadece kendileri için var olduğuna inanırlar. Bu duygudaki çocuklara etraflarında gördüğü tüm varlıkların onlara faydalı olması için Allâh’u Teâlâ tarafından yaratıldığı anlatılmalıdır. Bu konuda Kur’ân-ı Kerîm’deki âyetlerden bahsetmek çocukların hoşuna gidecektir. Bunun yanında hayatın içinde Allâh lafzı geçen sohbetlerde, Allâh’u Teâlâ’nın iyi kullarını sevdiğinden, özellikle çocukları daha çok sevip, onları melekleri vasıtasıyla kötülüklerden koruduğundan, her zaman nimetlendirmesinden, ödüllendirmesinden ve her daim ona yakın olmasından, çocukların anne-babasını yarattığından bahsedilerek, bilinçaltlarına ufak ufak tohumlar atılmalıdır. Bu minvaldeki açıklamalar, çocukların egosantrik duygularına hitap ettiği için oldukça hoşlarına gidecektir. İki yaşındaki çocuklarda özellikle dil alanında büyük gelişmeler yaşanır ve dış dünya ile ilgili konulara ilgi göstermeye başlarlar. Bu yaştaki çocuklara, Allâh kelimesi, İslâm’ın tevhîd inancını içeren Kelime-i Tevhîd ve Kelime-i Şehâdet, yine bunun yanında İslâm’ın şartları ve îmânın şartları ezberletilebilir. Şu bilinmelidir ki, konuşmaya başladıktan itibaren kendilerine öğretilen kelimeleri ezberlemede çocuklar için herhangi bir zorluk yoktur. Onlar yakınlarının ilgisini çekmek için bol bol konuştukları bu devrede dînî nitelikli duâları, kelime ve cümleleri zevkle tekrarlayıp okuyacaklardır.
Üç Yaş Dönemi
Üç yaşın başlarında; çocuklar dengesiz, olumsuz, kararsız ve isyankârdır. Büyüklerin sözlerini dinlemez, hatta tersini yapar, kısıtlandığı zaman ise öfkelenir, çevresinden yardım istemez ve kendi başına işlerini yapmaya çalışırlar. Bu davranış şekilleri, çocuklara göre değişmekle beraber üç yaşın ortalarında veya sonlarında azalarak, normale döner. Ancak bu dönemde oluşan saplantılar ve ruhsal bunalımlar, ileri yaşlarda inatçılık ve direnç şekline dönüşebilir. Bundan dolayı çocuklara bir takım dînî içerikli bilgileri zorla verme, ibâdet kalıplarını öğretme gibi çabalar içine girerek çocuklarla inatlaşılmamalıdır. Aksi takdirde çocuklar, bu konularda ömür boyu olumsuz bakış açısına sahip olabilir. Bu sebeple özellikle
bu yaştaki çocuklara, baskı ve zorlamalardan kaçınılmalıdır. Çocuklar yapmak istemedikleri dînî bir faaliyeti gerçekleştirmeye zorlanmamalıdırlar. Bilakis hırçınlığın sükûnete ermesi için kendilerinin de bir şeyler başarmak istediği bu dönemde çocukların yapabileceği faaliyetler hususunda alan açarak, dîn eğitiminde bu minvalde ilerlemeleri sağlanmalıdır.
Üç yaşın sonlarında sakinlik dönemi başlar. Çocuklar daha dengeli ve ölçülü hareket etmeyi öğrenirler. Bu yaşta çok soru sorarlar, “neden” ve “niçin” lerle konuyu irdelerler. Allâh’a, meleklere, peygamberlere ve diğer îmân esaslarına dair çok fazla soru sormaya başlarlar. Onlara basit ve anlaşılır ve kısa cevaplar vermekle yetinilmelidir. Bu yaşta çocukların sinir sistemi, dikkat süresi, hafıza ve beyin gelişimi hazır olmadığı için onlara uzun duâları ve sureleri ve bazı bilgileri zorla ezberletme gibi davranışlardan kaçınmak gerekir. Bu süreçte çocukların anne-babalarıyla beraber namaz ibâdetini yerine getirmelerine müsaade edilmeli ve zemin hazırlanmalıdır. Fakat ısrarla her seferinde onlardan yapmalarını isteyerek, nefret ettirilmemelidir.
Dört Yaş Dönemi
Dört yaş, çocukların en çok araştırmacı oldukları, her şeyi öğrenmek istedikleri, zihni tekâmüllerinin işitme yönünde olduğu ve dinlediklerinin tesiri altında kaldıkları bir dönemdir. Bu yaşta çocuklara sevecekleri hoşlarına gidecek hikâyeler anlatılmalı, kitaplardan bölümler okunmalı ve çocukların dînî duyguları pekiştirilerek, Allâh’u Teâlâ ile ilgili bilgileri arttırılmalıdır.
Bu konuda Kur’ân-ı Kerîm’de adı geçen peygamberlerin hayatlarını içeren çocuk kitapları oldukça faydalıdır. Hususen Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’in sîreti çocukların ilgisini çeker, ruhlarında derin ve olumlu izler
bırakır.
İşitsel öğrenmenin aktif olduğu bu dönemde, oyunlarla eğlenceli hâle getirerek Kur’ân eğitimine başlanabilir. Çocuklara, Allâh’u Teâlâ’ya duâ etme alışkanlığı kazandırılarak, ezberleyebilecekleri kısa duâ ve sûreler öğretilebilir. Böylece çocuklar, küçük yaştan itibaren duâlarla Allâh’a yönelip, bağlandığı gibi istek ve arzularını, büyük bir içtenlikle O’na arz ettiği için ruhsal yönden huzur içinde olacaklardır. Bunun olumlu tesirleri çocuklarda kısa süre sonra görülecektir.
Beş Yaş Dönemi
Beş yaş, çocukların çevresiyle uyumlu olduğu ve pek çok şeyi yapmak istekleri dönemdir. Bu yaşta çocuklar ev işlerine yardım etmeyi sever, zayıf ve küçükleri korur, başkalarının üzerinde müspet bir etki bırakmak ister. Bu çağ, çocukların birtakım ibâdetlere ve davranışlara aşinalık kazanması için en önemli zaman dilimidir.
Bununla yetinmeyerek, öğrendiklerini hâfızalarında tutmaları
sağlamalı ve sorular sorarak zihinlerini çalıştırmaları öğretilmelidir. Böylece çocuklara
verilmek istenen mesaj rahatlıkla verilebilmektedir.
Çocukların yanında namaz
kılmak, bilhassa cemaatle kılmaya özen göstermek, mescidlere götürmek, verdiği
nimetlerden dolayı Allâh’a şükretmek, birlikte duâ etmek gibi
ibâdetler çocukları Allâh’a
yaklaştırır.
Beş-altı yaşlarından itibaren çocukların sorduğu sorular, gelişi güzel sorulan sorular
olmayıp, dinlemek ve cevaplarını öğrenmek içindir. Bu da çocukların kendilerine verilen
bilgileri almaya hazır olduğu mânâsına gelmektedir. Bu sebeple anne-babalar, özellikle beş-
altı yaşlarında sorulan soruları önemsemeli, seviyelerine ve anlayışlarına uygun olarak
yanıtlama gayreti içine girmelidirler.
Altı Yaş Dönemi
Altı yaşındaki çocuklar, çevrelerindeki insanların ihtiyaçları ve beklentileriyle, kendilerine biçilen role göre davranırlar. Çevrelerine karşı düşünceli ve özverilidirler. Mantıksal düşünmeyi ve empati kurmayı öğrenmeye başladıkları bu dönemde, ahlâkî kuralları gerekçeleriyle anlamaya başlarlar. Belirlenen kurallara ve düzene uyar, değiştirilmesine ve ihlal edilmesine karşı çıkarlar. Anne-babadan başka (öğretmen gibi) otoritelere hazır olurlar ve bu durum hoşlarına gider. Bu dönemde referans aldıkları kişiler, anne-babadan ziyade yaşıtlarıdır.
Pedagogların ekserisinin ittifak ettiği nokta; altı-yedi yaşa kadar olan dönemin, bilgi öğretme ve ezberletme zamanı olmadığı, sevdirme ve benimsetme zamanı olduğu gerçeğidir. Temyiz çağına kadar çocuklara îmân esaslarının ayrıntılarını ve birtakım sözlü bilgileri öğretmek asıl amaç olmamalıdır. Allâh’u Teâlâ ve peygamber sevgisi kazandırılmışsa bu dönem için asıl aşama kat edilmiş demektir.
Sonuç
Çocuk büyütmek ile çocuk yetiştirmek arasında fark vardır. Bu sebeple çocuk yetiştirmenin, bilinçli bir süreci ve kararlı çabaları gerektirdiği unutulmamalıdır. Çocuklarda dîn eğitimi temelinin, ailede başladığı, bu nedenle aile ortamında dîn eğitimine gerekli hassasiyetin gösterilmesi gerekmektedir. Bu yazımızdaki gayemiz; bireylerin, çocuklarına kazandırmak istedikleri dînî eğitimin ailede başladığını, hatta eş seçimine kadar uzadığını fark etmelerini sağlamaktır. Çocuklarda yaş gruplarına göre İslâmî eğitim yazımız, iki seri halinde yayınlanacaktır. Yaş gruplarının devamı ve çocuklara İslâmî eğitim verilirken dikkat edilmesi gerekenler, gelecek yazımızda yayınlanacaktır inşallâh. Gayret bizden, başarı Allâh’u Teâlâ’dandır.