Âdemoğlunu ilim ve amel ile âlemlere üstün kılan Allâh’u Teâlâ’nın ismiyle… Yarattığı zerreler adetince el-Alîm olana hamd ederiz. Salât ve selâm Arab’ın ve Acem’in seyyidi Muhammed Mustafa’ya, O’nun pak âline ve ashabına ve de yolunu yol edinen tüm Muvahhîdlerin üzerine olsun.
Minhâc Dergisi’nin değerli okurları! Dergimiz bu sayısını “İlim Sayısı” olarak neşrederken; biz de kendi köşemizde “Muvahhîd ve İlim” başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz.
Her zamanki gibi; gayret ve amel bizden, yardım ve fayda Rabbimizdendir.
…
Yazımızda öncelikle “Muvahhîd” ve “İlim” kavramlarına kısaca bir değinecek, ardında da diğer başlıklarımıza geçeceğiz, inşallâh.
Muvahhîd:
Muvahhîd, Allâh’u Teâlâ’yı rubûbiyyetinde, ulûhiyyetinde, isimlerinde ve sıfatlarda birleyendir. O, el-Alîm olan Rabbimizin ikramıyla Rabbimizi bilen ve birleyendir. O ki, el-Hâdînin hidayetiyle hidayete ermiş, yaratılış gayesine uygun olarak tevhîdi hayât yapmıştır. O ki, aslandan kaçar gibi tevhîdi bozan şeylerden kaçınmış ve her türlü cehaletten beri olarak ilimle yol almıştır. Rabbimiz bizleri de Muvahhîd kullarından eylesin. Allâhumme âmin.
İlim:
İlim, bilgidir. Bu bilgi farklı kısımlara ayrılırken bizim buradaki kastımız şer’î ilimdir. Şer’î ilim, Rabbimize dünyâdan ve dünyânın içindekilerden daha değerlidir. O, ehlini haşyetullâha yani Allâh’u Teâlâ’dan hakkıyla korkmaya götürür. Rabbimiz, ittikâyı emredip, Zâtından korkulmasını buyurmuşken, Allâh’u Teâlâ’dan hakkıyla ancak ilim ehli alimler korkarlar. İlim, cennete götüren bir yoldur; Rabbimiz ilim ile insânlara cennet yolunda yürümeyi kolaylaştırır. El-Alîm olan Rabbimiz, ancak hayır murat ettiklerine ilim nasip eder. İlim verilenlere de hayırdan büyük bir pay verilmiştir. İlim, insânların derecelerini Allâh’u Teâlâ katında artırır. İlim, marifetullâha yani Allâh’u Teâlâ’yı bilmeye götüren değerli bir araç, mümtaz bir vesiledir. Ayrıca ilim, her Muvahhîdin vazgeçilmez yol azığıdır.
Muvahhîdin Yol Azığı: İlim
Ahiret yolcusu olan Muvahhîdlerin birçok yol azıkları vardır. İlim de onlardan bir tanesidir. Muvahhîd, ilim azığıyla yol alırken birçok hayra nail olur ve birçok faydayı elde eder. Rabbimizin katında, rasûllerin ve sâlihlerin yanında ilmin değeri büyüktür. Büyükler, büyük olan şeylere değer vermişler ve kazanmışlar ve kazandırmışlardır. Bil ki! Dünyevî ve uhrevî kazanç ilim ile mümkündür. Denirse ki; “neler ilim ile mümkündür?” Deriz ki:
* Cehalet zindanından âzâdelik ilim ile mümkündür.
* Asırlardır uyuyan ümmetin uyanışı ilim ile mümkündür.
* Muhabbet ehli olup, Muhammed aleyhisselâm’ı tanımak ve O’nu sevmek ilimle mümkündür.
* Dereke dereke batıştan, derece derece çıkış ilim ile mümkündür.
* Her bir (tahsil edilen) harfin ibadet olması ilim ile mümkündür.
* Batmış Değersizlikler Kültürü’nün inkırazı (BDK), Hakiki Saâdet Medeniyeti’nin inşası (HSM) ilim ile mümkündür.
* Kullara kul olmadan, sadece âlemlerin Rabbine kul olmak ilim ile mümkündür.
* Küfre ve zulme karşı, azim bir kararlılıkla direnmek ilim ile mümkündür.
* Şeytânın ve şeytânlaşanların oyunu ve oyuncağı olmamak ilim ile mümkündür.
* Rabbinin rızasıyla, O’nun ebedî cennetine talip olup, Firdevs’te dostlarla buluşmak ilim ile mümkündür.
Velhasıl güzel kardeşim!
Bil ve bildir ki! Dünyânın ve ahiretin hayırları hep ilim ile mümkündür.
Muvahhîd ve İlim:
(1) Muvahhîd, ilme Allâh’u Teâlâ’nın ismiyle başlar. O, Allâh’ın ismiyle başlamayan şeylere iltifat etmez.
Ey Muvahhîd kardeşim! Bil ki! Hayât, hayâtı verenin ismiyle yaşanır. Değersiz hayâtlar, Allâh’a adanırsa değer kazanır. Muvahhîdler olarak bizler, hayâtın içiresindeki tüm meşru işlere Rabbimizin ismiyle başlarız. O’nun ismiyle başlayamayacağımız haram işlerden ve haram işlenen yerlerden ve de haramzâdelerden uzak dururuz.
“Yaratan Rabbinin ismiyle oku!” [Alak: 96/1]
Öyleyse ey ilim yolcusu! Sen de işe Âlemlerin Rabbinin ismiyle başla! O’nun razı olduklarını oku! O’nun razı olmadığı müfredatlardan ve kurumlardan (ebedî saadetin için) uzak dur! Uzak dur ki, Rabbinin rızasına er ve cennetine gir!
(2) Muvahhîd, bozuk itikatlılardan ve dîni kullananlardan ilim almaz. O, ehli tevhîd olduğu gibi, tevhîd ehli muallimlerden ilim tahsil eder.
Ey Muvahhîd kardeşim! Bil ki! İlim dindir. Dînini kimden öğrendiğine dikkat et! En âdi bir şeyi dahi seçerek alan sen, azan ve azdıran çağın Bel’amlarından ilim alma! Ne acıdır ki, gün Bel’amların günüdür. Tağutların ücretli kulları, her köşe başında salyalı ağızlarıyla seni kendi çöplüklerine dâvet etmektedirler. Onların boyları posları, etiketleri ve dilleri hoşuna gitse de onlar peygamberin varisi değil, peygambere ihanet edenlerdir.
“De ki: Asıl doğru yol ancak Allâh’ın yoludur. Eğer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, bilesin ki artık Allâh sana ne dost ne de yardımcı olacaktır.” [Bakara: 2/120]
Öyleyse ey ilim yolcusu! Bu hain dîn tüccarı şebekeden, onların bozuk akîdelerinden ve yaşantılarından beri ol! Dünyevî menfaatleri olmayan, Rabbanî ulemânın eserlerine başvur! Onları oku ve okunması için uğraş!
(3) Muvahhîd, dînî ilimleri tahsil etmenin farzı ayn olduğunu bilir. O, tüm hayâtında ilim talebesidir. Ömrü boyunca faydalı ilimleri tahsil eder, ilimlerde derinleşmeye çalışır.
Ey Muvahhîd kardeşim! Bil ki! İlim, farzlar üstü bir farzdır. Nedeni ise o olmadan ne tevhîd, ne amel, ne de ahlâk, ne de âdâb olur. İlim, dînimizi tüm ayrıntılarıyla bize öğreten bir muallimdir. O muallim ki, biz taleb edersek, gece-gündüz demeden, bıkmadan-usanmadan bizimle ilgilenir. İlim, insânı insân yapar. Alimlerimiz; “eğer ilim, olmasaydı insânlar hayvanlar gibi olurdu” demişlerdir. Amel edilen ilim, bir Mü’min için büyük mükafatın müjdecisidir.
“Onlar arasından ilimde derinleşmiş olanlarla Mü’minler -ki bunlar sana indirilene ve senden önce indirilmiş olana îmân ederler- namazı kılanlar, zekâtı verenler, Allâh’a ve âhiret gününe inananlar başkadır. İşte onlara pek yakında büyük mükâfat vereceğiz.” [Nisâ: 4/162]
Öyleyse ey ilim yolcusu! Sakın sen de bir kısım insânların yaptığı gibi öğrenmeyi yaşla ve mekânla sınırlama. Rabbimizin verdiği nefes miktarınca faydalı ilimlerden faydalan ve faydalandır. Ömrünü ilim ile bereketlendir ve büyük mükafatlara nâil ol.
(4) Muvahhîd, ilim ile yola çıkar ve ilim ile yol alır. O, inanacaklarını ve inanmayacaklarını, yapacaklarını ve yapmayacaklarını ilim ile öğrenir. İlim ile amel eder.
Ey Muvahhîd kardeşim! Bil ki! İlim övülmüştür. Rabbimiz, Nebîmize ilminin artırılması için duâ etmesini buyurmuştur. Nebîmiz aleyhisselâm’da ümmetini ilme teşvik etmiştir. Bizler, İslâm Dîni’nin ne olduğunu, ya da ne olmadığını ancak ilimle öğreniriz. Neye, nasıl inanacağımızı ya da neyi, nasıl reddedeceğimizi de yine ilim ile öğreniriz. İlim bir vesiledir. O, bizi doğruya ve sâlih amellerle süslenmiş bir hayâta götürür. Sabır ve ilim üzere olanlar Allâh’u Teâlâ tarafından büyük mükafata erecek olanlardır.
“Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise şöyle derlerdi: ‘Yazıklar olsun size! Îmân edip iyi işler yapanlar için Allâh’ın mükâfatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir’.” [Kasas: 28/80]
Öyleyse ey ilim yolcusu! İlk işin ilim tahsili olsun, diğer işleri önceleyip ilmi geriye bırakma. Dünyâ bataklığında boğulanlardan olma. Yoksa bir değil, bin pişman olursun da iş işten geçmiş olur.
(5) Muvahhîd, öncelikle tevhîd ilminin kavranması gerektiğini bilir. O, öncelikle tevhîd ilmini öğrenir. İlimler içinde Akîde ilmini ilmin başı olarak gördüğü gibi, Akîde ilminin içinde de tevhîdi akîdenin başı olarak görür.
Ey Muvahhîd kardeşim! Bil ki! Bu dünyâya geliş amacımız; “oyun ve eğlence” değildir. Bilakis bizlerin varlık amacı; Rabbimizi bilip, birlemektir. Ancak insânların çoğunluğu aslî vazifelerini bırakarak dünyâyı “oyun ve eğleş yeri” olarak görmüşler ve görmektedirler. Günümüzün şeytanîleri de çağın tüm imkânlarını kullanarak hayâtı oyun ve eğlence alanı olarak göstermeye çalışmaktadırlar. Öyle ki, dünyâ hayâtının gayesi unutulsun, ebedî hayât hiç hatırlanmasın. Şeytânlara inat Muvahhîdler de tevhîde olan bağlılıklarını hayâta taşımalıdırlar ki, Aziz ve Hâkim olan Rabbimizin ikramlarına nâil olsunlar.
“Allâh, adaleti ayakta tutarak delilleriyle şu hususu açıklamamıştır ki, Kendisinden başka ilâh yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de (bunu ikrar etmişlerdir.) Mutlak güç ve hikmet sahibi Allâh’tan başka ilâh yoktur.” [Âl-i İmrân: 3/18]
Öyleyse ey ilim yolcusu! Tevhîd düşmanlarının tuzaklarının farkında ol ve her daim önemli olanı öncele. Öncelikle Rabbini tanıyacağın ve O’nu tevhîd edeceğin ilmi öğren ve her geçen zaman bu ilimde derinleş. Bir olanı birlediğin gibi, insânları da -Bir olanı birlemeye- dâvet et.
(6) Muvahhîd, cehaletin fertler ve toplumlar üzerindeki zararlarının farkında olup, cehalete savaş açar. O, her zaman faydalı ilimlere talip olur ve zararlı ilimlerden de uzak durur.
Ey Muvahhîd kardeşim! Bil ki! İlmi zıttı cehildir, cehalettir. Cehil, fitnenin ve fücurun anasıdır. Cehalet, senin acımasız düşmanın, ilimse senin can dostundur. Düşmanından uzak dur ki zararı, dostuna yaklaş ki faydası vardır. Cehalet öyle bir düşmandır ki aza-çoğa bakmaz, tesirli bir zehir gibi ferdi de cemiyeti de zehirler. Yılanla dost olunamayacağı gibi, cehaletle de dost olunmaz. Aklı olan, yılandan kaçtığı gibi cehaletten de cahillerden de kaçar, kaçmalıdır. Cahiller, ona cahilce sözler söylediğinde o haktan taviz vermez.
“De ki: Ey cahiller! Bana Allâh’tan başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz?” [Zümer: 39/64]
Öyleyse ey ilim yolcusu! Dostunu kucakla ve düşmanına sırt çevir. Keyd ehli şeytânın, mekr ehli şeytânlaşanların tuzaklarından ilim ile korun.
(7) Muvahhîd, ilmi yaşa ve mekâna bağlamaz. O, eğitim ve öğretimi belirli yerlere ve zamana hapsetmez. Onun için her yaş ilim yaşı ve her mekânda ilim mekanıdır.
Ey Muvahhîd kardeşim! Bil ki! Bâtıl ehlinin ilim anlayışı farklı olduğu gibi, ilim tahsil etme yaşları da farklıdır. Oysa bizim nazarımızda ilim, beşikten mezara kadardır. Öğrenmenin ve öğretmenin yaşı olmaz. Geçici veya kalıcı denilmeden, her öğrenme ve öğretme imkânının olduğu yer Muvahhîdin mektebidir. Allâh’u Teâlâ’dan hakkıyla korkup sakınarak hayâtlarını mekteb haline getirenlere Rabbimiz maddî ve manevî rızıkların kapılarını açar. Onları manevî körlüklerden korur, akledenler arasına onları dahil eder.
“Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen kimse, (inkâr eden) kör kimse gibi olur mu? Bunu ancak akıl sahipleri anlar.” [Ra’d: 13/19]
Öyleyse ey ilim yolcusu! Sakın; “yaşım geçti, hem gideceğim bir mekteb ve medrese de yok!” demeyesin. İlim talibine her yaş öğrenme yaşı ve her yer de mekteb ve medresedir. İmkânsızlıklar azim ile aşılır. Sen yeter ki öğrenmeye azmet ve gayretli ol! Allâh, sana nice kapılar açacak, sana basiret ve feraset verecek ve senden manevî körlüğü kaldıracaktır.
(8) Muvahhîd, ilim tahsiline ara vermez. O, bilir ki ilim, beşikten mezara kadar tahsil edilir. O, manevî bir rızık olan ilimden nasibini ölünceye kadar alır.
Ey Muvahhîd kardeşim! Bil ki! İlim ara vereceğin, ya da “tamam yeter artık!” diyebileceğin bir şey değildir. Diğer manevî rızıklar gibi, ilim de mânevî bir rızıktır. Maddî rızıklar bedenin için nasıl gerekli ise, ilim de ruhun için gerekli olan mânevî bir rızıktır. Nasıl ki bedeninin gıdasını vermezsen, bedeninin zayıflar, hastalanır ve sonunda da ölürse; yine mânevî kalbinin de gıdasını vermezsen zayıflar, hastalanır, sonunda da ona mühür vurulur ve mânevî ölüm gerçekleşir.
“İşte Allâh, ilimden nasibi olmayanların kalplerini böyle mühürler.” [Rum: 30/59]
Öyleyse ey ilim yolcusu! Son nefesinde dahi ilimden bahseden hayırlı selefinden örnek alarak, sen de ara vermeden her gün ve gece, aza çoğa bakmadan ilimden rızkını al.
(9) Muvahhîd, öğrendiklerini kendinde bırakmaz. O, ilmi kendinden üste olanlardan alır ve ilmen kendinden aşağıda olanlara verir.
Ey Muvahhîd kardeşim! Bil ki! İlimde ketumiyet yoktur. Hayırlı olan şeyler saklanmayacağı gibi, ilim de saklanmaz. İlim, insânlar için hava ve su gibi mühimken, onu birtakım gerekçelerle insânlardan saklayanlar için Allâh’u Teâlâ’nın lâneti ve azabı vardır.
“İndirdiğimiz açık delilleri ve kitâbta insânlara apaçık gösterdiğimiz hidâyet yolunu gizleyenlere hem Allâh hem de bütün lânet ediciler lânet eder.” [Bakara: 2/159]
Öyleyse ey ilim yolcusu! Öncelikle öğrendiklerin sende hâl olsun. Ardından da onu başkalarına öğret. Etrafına baktığında “ilim fukarası” insânları göreceksin. Hocandan ilmi al ve ihtiyacı olanlara da bol bol dağıt.
(10) Muvahhîd, ilmi dünyevî menfaatler için öğrenmez. O, ilim vesilesiyle Allâh’u Teâlâ’nın rızasını kazanma gayretindedir.
Ey Muvahhîd kardeşim! Bil ki! İlim, peygamber mirasıdır. O miras, maddî değil bilakis mânevî bir mirastır. Bu mirasa sahip olmak herkese nasip olmaz. Olanlarsa büyük bir sorumluluk taşımaktadırlar. Sorumluğunu bilen ve yerine getirenler dareynin azizleridir. Allâh’u Teâlâ, onlara hayır murad etmiş, onları derecelerle yükseltmiştir.
“Allâh, içinizden îmân etmiş olanları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allâh, yaptıklarınızdan haberdardır.” [Mücâdele: 58/11]
Öyleyse ey ilim yolcusu! Allâh’u Teâlâ, sana o mirastan kabınca nasip ettiyse bunun şükrünü eda et! Öğrendiklerinin sorumluğuyla yaşa! Dünyevî gâyelerle ilim öğrenenler kınanmış ve helak olmuşlarken, onlardan olmaktan kaçın!
Son Sözümüz:
Ey ahiret yolcusu! Bil ki! Tüm nimetler, tüm nimetlerin sahibi olandandır. O, verirse kim engeller, vermezse kim verir? Rabbimiz muttaki kullarını ummadıkları yerlerden rızıklandırmaktadır.
“Kim, Allâh’tan korkarsa, Allâh ona bir çıkış yolu ihsan eder. Ve ona beklemediği yerden rızık verir.” [Talâk: 65/2-3]
Rabbimden niyâzım; sınırsız ikram sahibi olarak bizleri muttakiler arasına katması, katından rızıklandırması ve ilim ile ref eyleyip, derecelerimizi âlî kılmasıdır.
Ey Muvahhîd kardeşim! Yazımızda geçen tüm hayırlara nâil olmak için; gel beraber, ele ele, gönül gönüle; ilmi isteyip, ilmi sevelim, ilmi öğrenip, ilmi öğretelim, ilme dâvet edip, ilim ehline destek olalım.
İlim ve sâlih ameller ile cennete yürüyen tüm Muvahhîdlere selâm ve duâ ile…
Hakan Emin