«
  1. Anasayfa
  2. MAKALELER
  3. Gazze ve Sabır

Gazze ve Sabır

gazze-sabir

Es-Sabur olan Rabbimizin ismiyle… Her hal üzere Rabbimize hamd olsun. Salât ve selâm da O’nun seçip gönderdiği, tüm rasûllerin ve hasseten Nebîmizin, O’nun âlinin ve ashabının üzerine olsun.

Minhâc Dergisi’nin güzide okurları! Sekizinci sayı “sabır nesli” için sabrı konu ediniyor. Bizler de yeni sayı ile yine sizlerleyiz. Elhamdulillah.

Sabır sayısı, dergi yazarları ve okurları için iki senenin geride kaldığını ifâde ediyor. Rabbimiz nice sayılara hayırla bizleri ulaştırsın. Allâhumme âmin.

Bu iki sene içerisinde herkesin kendi özelinde ve dünyâ genelinde birçok hadiseler oldu. Bazı hadiseler, kişilerin kendilerini ilgilendirirken bazı hadiselerse tüm dünyâyı ilgilendirebiliyor. Yakın zamanda Gazze’de yaşanan gelişmeler orada yaşayanları özelde, dünyâ insânını da genelde etkiledi ve etkileyecek. Her vicdan sahibi yaşananlar karşısında donakaldı. Vahşetin bu boyutunu dünyâ insânı Siyonist katillerden öğrendi. Bizler de yapılanlara buğzettiğimizi gösteren bir yazıyı sizlere sunuyoruz.

Tevfik, Aziz ve Kahhar olan Allâh’u Teâlâ’dandır.

SABIR

Sabır kelimesi sözlükte “dayanma, dayanıklılık” gibi mânâlara gelmektedir. Sabır, hayâtın içerisinde dayanılması gerekenlere karşı dayanıklı olmayı ifâde eden bir kavram. Diğer kavramların kısımları olduğu gibi sabır kavramının da kısımlar var. Sabır, “memduh” ve “mezmum” olarak iki kısma ayrılmakta; yani “övülmüş sabır” varken, “yerilmiş sabır” da var.

Ahlakî bir kavram olarak “övülmüş sabır” başa gelen musibetlerden dolayı Allâh’tan başka kimseye şikayetçi olmamayı gerektirir. Sabreden kişi, üzülebilir ancak üzüntüsüne dermân olamayacak olanlara yakınmaz ve sızlanmaz. Nefse ağır gelen ve hoşa gitmeyen şeyler karşısında dünyâ ve ahiret yararını düşünür, ruhî ve bedenî isyânın içerisinde olmaz. Kalbinde olan kuvve-i mâneviyye ile dayanır; kalbi isyândan korununca da sükûnette karar kılar.  Özetle; Müslüman, sabırlı insândır. O, bu dünyânın “sabır yurdu” olduğunu bilir ve hayâtını sabır şuuruyla yaşar.

Rabbimiz, başta tevhîd elçileri olmak üzere, kullarından sabrı ister. Örneğin; kitâbında Nebîmize hitaben; “Sabret, Senin sabrın ancak Allâh’ın yardımıyladır.” [Nahl: 16/127] buyurur. Lokman aleyhisselâm’ın oğluna yaptığı bir nasihatin; “başına gelebilecek her belaya sabret!”  [Lokman: 31/17] olduğunu bizlere bildirir. Yine Eyüp aleyhisselâm’dan bahsederek; “Biz, O’nu sabırlı bulduk. O, ne güzel bir kuldu.” [Sâd: 28/44] diyerek O’nu över. Kur’ân kıssalarında nice nasihatler ve ibretler varken, herkes O’ndan kabınca istifâde eder.

Es-Sabur olan Rabbimiz sabırlıyken, tüm kullarının da sabırlı olmasını ister ve sabredenleri över. Rabbimiz, sabredenleri sevdiğini, onlarla birlikte olduğunu, onlara hesapsızca mükafat vereceğini buyurur. “Sabredin, muhakkak ki Allâh sabredenleri sever.” [Enfâl: 8/46] “Allâh, sabredenlerle birliktedir.” [Enfâl: 8/66] Sabredenlere mükâfatları hesabsızca verilecektir.” [Zümer: 39/10]

ES-SABUR:

Sabur, hapsetmek, tutmak, alı koymak, dayanmak, kefil olup, kefil vermek gibi manalarındaki s-b-r kökünden türeyen ve sâbir kelimesinin mübağalalı hâlidir ve “çok sabırlı” demektir. Bu kelime aynı zamanda imam Tirmizi’nin el-esmâu’l-hüsnâ rivayetinde Allâh’u Teâlâ’nın isimlerden geçer.

Allâh’u Teâlâ’nın sabırlı olması; kullarına mühlet vermesi ve onların yaptıklarına karşı aceleci olmamasını ifâde eder. Rabbimiz kullarına mühlet verir fakat ihmal etmez. Sünnetullâh gereği dünyâ imtihanında serbest bırakılanlar için yarın çetin bir azab vardır. Onların  hallerine bakıp imrenenlere Rabbimiz buyuruyor ki:

“Öyleyse onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Allâh bunlarla sadece dünyâ hayâtında azaplandırmayı ve kâfir oldukları halde canlarının çıkmasını istiyor.” [Tevbe: 9/55]

Elbette ki Rabbimiz ki tüm kulların sahibidir. Her birini yaratan ve türlü rızıklarla yaşatandır. Kullar ki nankörlüğü hayât yaparak isyânda yarışırlar buna rağmen O onları hemen cezalandırmaz. Onlara fırsat ve mühlet verir. O’dur, hakka dönmeyenlerin hesabını görecek olan… Tevbe edenleri ise af eder, onların yaptıklarını siler. Rabbimiz e-Vedûd, el-Gafûr, Er-Rahmân olandır. O’dur seven ve sevilen, O’dur çokça bağışlayıp, af eden, O’dur merhameti bol olan… Her daim O’ndan af diler, sadece O’na güvenir ve yalnızca O’na sığınırız.

SABRIN ŞEHRİ: GAZZE

Neler gördük, daha neler göreceğiz? Zalimler, zulümlerini her coğrafyada farklı icra ediyorken, zulümleri gören, duyan, yaşayan mazlum ümmetiz biz. Hilâfet sancağı altında toplanıp, mazlumların yaşını silecekken yetimlerimiz, yetimlerin bağrışmalarını seyredip, ağlayıp, sızlananlara döndü halimiz. Tuğyânın kor ateşi altında coğrafyamız, her bir Nemrud kendi ateşini yakmış. Bak gör ki, halklarına karşı sesi gür çıkanlar, dünyâ tâğûtlarına karşı ne kadar da zavallıymış!

Ey Gazze! Ey çile ile yoğrulan şehir! Senin için sadece yaş döküp, beddua edebildik Siyonist canavarlara. Ey Gazze ve ey işgal altındaki Gazzelerimiz! Eli kolu bağlı ümmetin fertleriyiz biz, ulaşamıyor size bağlı ellerimiz, bizi af edin.

Ey Gazze! Ey direnişin çocuğu! Sen, şu çirkef dünyâya çok şeyler öğrettin, çok şeyler gösterdin aslında. Anlamak isteyenlere ne çok ibretler var Sen’de. Yapayalnız kalmak ve tek başına direnmek neymiş Sen’den öğrendi ölüler diyarının mevtaları.

Ey Gazze! Ey intifâdânın yurdu! Haçlı ve Siyonist katillere karşı iki milyar sözde Müslüman (!) kınamalar yaparken, “intifâdânın taş tutan elleri büyüdü” dedin Siyon’un leşlerine, bunu gördü herkes. Ukrayna için ayağa kalkanlar, Seni umursamadılar, Gazze! Mazlum, “Allâh” diyenlerdense canının ne kadar ucuz olduğuna tekrar şahit oldu çifte standartlı dünyâ.

Sen ey çileli şehir! İnsân maskesi takan canavarların maskelerini düşürdün. Sabrı öğrettin tüm insânlığa. Katliama rağmen haykırarak bir şehrin halkı; “Sabır, insânın kendini pasivize etmesi değil; sabır, bombalara rağmen direnişin adıdır” dedi vicdanı sağ olanlara.

Evet, dile geldi Gazze ve “sabır, insânın başına gelen her şeyi kabullenerek felçli gibi yerinde kalması değil” dedi. Kimin hanesine ateş düşüyorsa, kimin yüreği kavruluyorsa rızayı gözettiklerine şahit oldu meraklı gözler.  En küçüğünden en büyüğüne sabır yarışına girdi direnenler.

“Sabır, razı olunmayan şeylere daimî bir teslimiyet göstermek demek değil; sabır, Allâh’a teslimiyet gösterip, kadere îmân ederek dik durmanın adı” dedi gazi Gazze. Bombalar, yağmur gibi bebek, kadın, çocuk, yaşlı gözetmeden düşüyorken, gözlerinden öptüklerini toprağa verirken acılı gözler; “Kader böyleymiş!” dedi Gazzeliler, “Kader böyleymiş!”. Sabır, Allâh’u Teâlâ’ya güvenmeden, O’na sığınmadan, O’na teslim olmadan yapılamazken, Rahmân’a sığındı, Gazze.

İnanın Gazze için ne desek içimiz soğumaz. Fakat ifâde edelim ki üzüntümüz sadece Gazze değil. Üzüntümüz, kendi halimize; üzüntümüz, kimsesizliğimize; üzüntümüz çaresizliğimize…Bizim cildimizden olanların yaptıklarına üzülüyor ve yapmadıklarına da yanıyoruz. Unutulan, unutturulan o kadar çok coğrafyamız var ki kurtulmayı bekleyen. Yanı başımızda Doğu Türkistan kan ağlarken, Arakan’da yaşananlar da ortada. Çiftte standartlı dünyâda; “Keyfimiz bozulmasın! Menfaatimiz kaçmasın!” diyenlerin elinde kaldı mazlum coğrafyamız.

Bağıranların seslerini duysak bile kendi hallerine bırakmışız. Suriye, yaralı bekliyor. Irak’ı ve Afganistan’ı işgal edenler, orayı da işgal ettiler. Aslında her bir üstün olduğu yer, işgal altında. Dünden bugüne Siyonizm’e en büyük desteği verenler, en büyük işgalciler…

Evet, bugün de işgalciler yine iş başında. BM, NATO vs. tüm şer paktları İslâm’ın ve İslâm ehlinin aleyhine çalışmaya devam ediyor. Her taşın altından gösterişli katiller çıkıyorken, celladına aşık idareciler ile ümmet büyük bir imtihanda. Vehen her yanı sarmışken, ümmet çer çöp misali, akıntının önünde aciz.

En-Nasîr olan Rabbimiz, ümmetimizin imtihanlarında ümmetimize yardım eylesin. Batı’ya ve bâtıla ait olup, laiklik ve demokrasiyle ümmete bulaşan ne kadar şirk, küfür, bidat, haram varsa ümmetten bunları kaldırabilmeyi yine bu acılı ümmete nasip eylesin. Allâhumme âmîn.

AKSÂ’NIN YETİMLERİ

Zulüm bir kâbus gibi çökmüş Gazze’ye

Aksâ’nın yetimleri bir bir düşüyor

Bebekleri katleden şu câniliğe

Hainler boyun eğmiş, hep seyrediyor

Zâlimler masum olmuş, hâinler hâkim

Maktul olan terörist, kâtiller haklı

Mazlumların kanını arayan da kim?

Kör, sağır adaletin, yüreği paslı

“Küfür, tek millettir” “dostum!” dese kanma!

Enbiyânın katiliyle bak kafirler!

Küfrün tuzaklarına sakın inanma!

Katliamda birleşiyor tüm zalimler

Bil ki, hırsızlar ancak kılıçtan anlar!

Gasıptır “yerleşimci” dedikleriniz

Savunmasın mı yurdunu o mazlumlar?

Zulmü engellemiyor demeçleriniz

“Siyonizm” dedikleri vahşi canavar

Beni Âdem kanını doymadan içer

Canavarı beslemek ne kötü bir ar

Ekinleri ve nesli hep ifsat eder

Hastaneleri vuran tâğûtun kulu

Necis cürmün yanına kalmayacak kâr

Ateşten çukurlar tâğûtlarla dolu

Azîzu’l-intikamın intikamı var

 

AGSA’S ORPHANS

The oppression has spread over Gaza like a nightmare.

The orphans of Aqsa are falling one by one.

To the brutality that slaughters infants.

The traitors have submitted, always watching.

The oppressors have become innocent, the traitors are in power.

The slain one is labeled a terrorist, the killers are justified.

And who is the one seeking the blood of the oppressed?

The blind, deaf justice´s heart is rusty.

“Disbelief is one nation”, If they say “my friend” don’t fall for it!

Look at those who are with killers of prophets.

Do not fall for the traps of disbelief!

All oppressors unite in the massacre.

Know that, thieves only understand the language of the sword!

Those referred to as “settlers” are invaders.

Shouldn’t the oppressed defend their homeland?

Your statements are not preventing oppression.

The savage monster they call “Zionism”.

It drinks the blood of Adam`s children without being satisfied.

How dreadful it is to satiate the monster.

It always corrupts the crops and generations.

The servant of taghut who strikes hospitals.

They won´t get away with the heinous sins.

Pits of fire are full of taghut.

The Almighty avenger has his retribution.

Sabrı kuşananlara selâm ve duâ ile…

 

Hakan Emin

İktibas Yapacakların Dikkatine!