«
  1. Anasayfa
  2. MAKALELER
  3. Davet Nebîsi

Davet Nebîsi

quran-1

El-Mucîb olan Allâh’u Teâla’nın ismiyle…

Hamdlerin tamamı, şükründen aciz olduğumuz Rabbimizedir. Salât ve selâm, başta önderimiz Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’e ve bütün tevhîd davetçilerinin üzerine olsun. Tüm alemlerde bulunan sâlih kullara da selâm ederim.

Kıymetli okurlar! İnancını dava edinen ve davasının davetinde bulunan Minhâc Dergisi, bu sayısında sizlerle buluşmaktadır, Allâh’a hamdolsun. Tevhîd inancının dünden bugüne ulaşmasındaki en büyük etkenin davet hareketiyle olduğunun kanaatindeyiz. Bugünden yarınlara ulaşacak olmasının da aynı şekilde davet ile olacağının inancında ve gayretindeyiz. Bu sayımızda davet hakkında çeşitli yazılarımızı bulabilirsiniz. Biz de acizâne olarak kendi köşemizde davetin Sünnet açından değerlendirilmesini yapmaya çalışacağız, inşâllâh. Nihayetlerin Allâh’u Teâlâ’ya ait olduğunu itiraf ederek, başarı ve izzet Allâh Subhânehu ve Teâlâ’dandır diyor ve kalemlerimizden dökülenlerle sizleri baş başa bırakıyoruz.

Davet Nedir?

Davet kelimesi lügat itibariyle; “seslenmek, nida etmek ve çağırmak” gibi manalara gelir. Bizim ifade etmek istediğimiz manada ise davet; “insanları Allâh Subhânehu ve Teâlâ’nın dînine, yani; tevhîd akidesine, sâlih amellere ve güzel ahlâka çağırmaktır” diyebiliriz.

Davet kavramına hikmet nazarıyla baktığımızda bir benzer manaya gelen “tebliğ” kelimesinden farklı olduğunu görüyoruz. Tebliğ etmek; “bir şeyden haber vermek veya bir bilgiyi ulaştırmak” demektir. Yani Allâh Azze ve Celle’nin dînini tebliğ etmiş olduğumuzda, dînin meselelerinden insanlara haber vermiş ve onlara bu bilgileri ulaştırmış oluruz.

Ancak yapılan bilgilendirmeden sonra, insanları eğitmek, onların eksiklerini gidererek ihtiyaçlarını karşılamak yahut ferdi ya da içtimâî olarak insanları yeniden inşâ etme eylemine davet denir. Bu minvalden bakılırsa davetin çok geniş çaplı olduğu ve sadece ilmî ehliyetin yeterli olmadığı gözükecektir. Bununla birlikte siyâsî ve idârî bir kimliğin de var olması gerekmektedir. Bu konuda Peygamberimiz sallallâhu aleyhi ve sellem’in davet şeklini düşünürsek kastımızın ne olduğu daha iyi anlaşılacaktır.

Peygamberimizin Davetinden Notlar

Davet Nebîsi sallallâhu aleyhi ve sellemeğitim ve davet noktasında Allâh Azze ve Celle’nin irşâdıyla hareket ediyordu. Peygamberimiz davet aşamasında içten dışa doğru büyüyen bir merhale izlemiş ve davet edeceği hedef kitleyi; ferdî ve içtimâî olarak ikiye ayırmıştır. Toplumları İslâm dînine davet edeceği zaman ferdî olarak eğittiği insanlardan faydalanmıştır. Şimdi, Peygamberimizin bu iki davet şeklini iki ayrı başlıklar altında inceleyelim.

Davet Nebîsinin Ferdî Daveti

Peygamberimiz aleyhisselâm, insan psikolojisinden iyi anlayan biriydi. Davet planı insan kazanmaya yönelik olup kaybetmeye yönelik değildi. Herkese eşit davranmaz insanların seviyelerine göre iltifat ederdi. Karşıdaki kişinin ihtiyacını tespit eder ve onu karşılamaya çalışırdı. Ayrıca kendisi tüm sahabesinin dertleriyle ilgilenerek, onlar için çözümler arardı.

Davet Nebîsi sallallâhu aleyhi ve sellem ferdî davette bulunurken şunlara dikkat ederdi:

 

  • Karşıdaki kişiye karşı tatlı dilli ve güler yüzlü olurdu.
  • Konuşurken güzel ve etkileyici konuşurdu.
  • Sabırlı ve alçak gönüllülükle davranır, acele etmezdi.
  • Eğitim ve davette şiddet yanlısı değildi, cehaletinden dolayı kusur işleyen kimsenin öncelikle eğitilmesi gerektiğini düşünürdü.
  • Anlatmak istediği bir konuya soru sorarak başlardı.
  • Olayları hikayeleştirir, örnekler vererek benzetmeler yapardı.
  • Karşıdaki kişinin anlamasını kolaylaştırmak için şekiller çizerek anlattıklarını zihinlere resmederdi.
  • Sorulan sorulara bıkmadan cevap verirdi.
  • Soru soran kimsenin ihtiyacına göre çözümler önerir ve yeri geldiğinde karşıdaki kişinin empati yapmasını sağlardı.
  • İnsanlara kolay olanı gösterir ve onu önerirdi.
  • Kişilerin seviyesine göre cümleler kurar, ashabına da bunu tavsiye ederdi.
  • Karşısındakinin anlattıklarını dinler, sözlerini kesmezdi.
  • Anlatımlarında beden dilini de kullanırdı.
  • Müjdeleyiciydi, nefret ettirilmesini istemezdi.
  • Söyleyeceklerini ortamın durumuna göre söyler, kimseyi rencide etmemeye dikkat ederdi.
  • İnsanları düşünmeye teşvik ederek anlatılanları benimsetmek isterdi. Ve onları güzel ahlâka çağırırdı. O, (aleyhisselâm) gerçekten çok güzel bir insandı.

 

Davet Nebîsinin İçtimâî Daveti

Peygamberimiz aleyhisselâm Mekke dönemindeki sürecini tamamladıktan sonra bilindiği üzere Medine’ye hicret etmiştir. Bu hicret ile birçok zorluğu geride bırakmış, artık yeni hareketlere yelken açmıştı. Zorluk günlerinde elde etmiş olduğu en büyük kazanım ise birebir eğittiği yeni davetçilerdi.

Müslümanların sıçrama yaşadığı Medine fethini hatırlarsak; biliyorsunuz ki bu şehir kan ile değil Kur’ân ile fethedilmiştir. Beldelerden önce bedenlerde bulunan kalplerin fethi gerçekleşmiştir. İşte bu fetih, Peygamberimizin içtimâî davetiyle gerçekleşmiştir. Peygamberimizin eğitmiş olduğu Musabu’l-Hayr (radiyallâhu anhu) Davet Nebîsi’ni birebir taklit etmiş, güzel bir davet ile Yesrib halkını tevhîd dîni İslâm’a çağırmıştır. Allâh Subhânehu ve Teâla’da onu muzaffer kılmıştır.

Davet Nebîsi sallallâhu aleyhi sellem içtimâî davette bulunurken şunlara dikkat etmiştir:

  • Kavimlerin liderlerini kazanmanın, halkı kazanmak olduğunu bilerek hareket ederdi.
  • Kendisine bir kavmin büyüğü geldiğinde ona layığıyla muamele ederdi.
  • Bir kavme davetçi göndereceği zaman, o kavimle yakınlığı bulunan sahabesinden birini seçerek onu gönderirdi.
  • İmân eden kavimler olursa onların liderlerini yine aynı makamlarında bırakırdı.
  • Teslim olan kavimlere hoca davetçiler göndererek halkın eğitimine önem verirdi.
  • Diğer ülkeleri İslâm’a çağıracağı zaman davet mektubları yazardı.
  • Bu mektubların itibarlarını artırmak için mühürleyerek devlet bürokrasisindeki ciddiyete önem verirdi.
  • Davet mektublarında her şeyi net ve kısaca açıklardı.
  • Teslim olan kavimlerle ilişkilerini güçlendirmek adına, onlarla akrabalık ilişkisi kurmaya çalışırdı.
  • Teslim olmayan kavimlere karşı da davetin kıtal çeşidini kullanırdı.
  • Ordular karşı karşıya gelse bile önce onlara ezan okutarak son kez İslâm’a çağırırdı. O, (aleyhisselâm) gerçek bir Davet Nebîsi’ydi.

Davette Dikkat Edilmesi Gerekenler

Davet, Peygamberimiz aleyhisselâm’ın Sünnetidir ve onun Sünneti üzere yapılırsa fayda hasıl olur. Bu başlık altında Peygamberimizin Sünnetinden anladığımız üzere bir davetçinin vasıflarından bahsetmeye çalışacağız.

1) İlmen Hazır Olmak

Bir Müslüman davetçi, anlatacağı dînin ilmini öncelikle kendisi bilmeli ve bu şekilde karşı tarafa güven sağlamalıdır. Anlattığı konuları âyet ve hadîslerle bağdaştırarak akıllardaki soru işaretlerini kaldırmalıdır. Ehli Sünnet çizgisinden taviz vermeyip, alimlerimizin kavillerinden faydalanarak anlatımını te’kid etmelidir. Bu şekilde bir davetçi başarılı olmaya adaydır. Rabbim tüm Müslüman davetçi kardeşlerimize başarılar ihsan etsin.

2) Güzel Hitap Etmek ve Tatlı Dilli Olmak

Davet metodunda en önemli etken, kendini iyi ifade edebilme özelliğidir. İnsanlar konuşmacıların ifadelerine çok önem verirler ve bu şekilde onlardan etkilenirler. Bizler İslâm gibi mükemmel bir dîne davet edeceksek, konuşmamıza önem vermeliyiz. Bunun için kendimize bir konuşma hazırlayıp onu insanlara sunabiliriz. Belki aynı şeyi defalarca farklı insanlara anlatmış olabiliriz, yalnız bilinmelidir ki karşımızdaki kişi bunu ilk defa duyacaktır.  Bu hiç çalışmamış olmamızdan iyidir.

Tatlı dilli olmayı da ihmâl etmemeliyiz, çünkü insanlar kendisiyle yumuşak konuşan kişileri sevmeye meyyâldirler. Allâh Azze ve Celle, Musa aleyhisselâm’ı Firavun’a bile gönderirken yumuşak söz ile gitmesini emretmiştir. Bu hususa çok dikkat etmek gerekir. Rabbim bizlere de peygamberlerimizin hitabını öğretsin, Allâhumme âmin.

3) Sabırlı Olmak

Sabır her hayrın başıdır. Her fayda onun ile elde edilir, çünkü her faziletin öncesinde muhakkak bir meşakkat vardır. Özellikle tevhîd akidesini anlatırken insanlara zaman tanımalı ve aceleci olunmamalıdır. Her insanın davete vereceği tepki farklı olabileceği göz önüne alınmalı ve ona göre davranılmalıdır. Bir şeriatsızlık olmadığı sürece, insanlara müsamahakâr olduğumuz gösterilmeli ve onlara sadece yardımcı olduğumuz hissettirilmelidir.

Aynı zamanda davetçinin görevi sadece daveti ulaştırmaktır, sonuç ise Allâh’u Teâlâ’nın elindedir, bu iyi idrâk edilmelidir. Büyük bir davetçi olarak Peygamberimizin yaşadıklarını tefekkür edip, oradan hikmetler çıkartabiliriz. Böylece iştiyakımız hep yüksek olur, inşâllâh.

Ancak şuna da dikkat edilmelidir; bazı insanlardan olumlu tepkiler aldığınız halde biraz gevşeklik etmek isteyebilirler. Bunu, onlar için bir tehlike görüp -çok sıkmamak kaydıyla- onları görüşmelere çağırmalıyız. Aksi halde insanlar nefisleriyle baş başa kaldıklarında sonuç iyi olmayacaktır. Rabbim bizi sabbârlardan eylesin, Allâhumme âmin.

4) Muhatablarımızı Tanımak

İnsanları tanımak, onlar için izlenecek yol haritasını belirlemek adına çok önemli bir etkendir. Çünkü insanlar çeşit çeşittirler. Herkese seviyesine göre davranmak da Davet Nebîsi’nin bir Sünnetidir. Hatta herkese aynı davranmak bu noktada zulüm olur. Öyleyse karşımızdaki kişiyi tanımak, aslında ilk işimiz olmalıdır diyebiliriz.

Muhatabımızın düşünce yapısını bilmek, sevdiği ya da sevmediği şeyleri çözümlemek, hatta siyasî düşüncesini dahi bilmek ona nereden yaklaşmamız gerektiğini bizlere gösterecektir. Âmiyane tabirle muhatabımızı yumuşak karnından yakalamalıyız. Rabbimiz bizleri hak üzere davetçilerden eylesin.

5) İnsanları Kazanmaya Çalışmak

Bir davetçinin görevi aslında insan kazanmaktır. Bu davaya fayda sağlayacak nice isimleri İslâm saflarına yazmaktır. Tıpkı Peygamberimiz aleyhisselâm’ın, tıpkı Ebû Bekir’in, tıpkı Musâb’ın ve diğer müthiş davetçilerimizin gibi, Allâh hepsinden razı olsun. Bizler davete insan kazanırken çok şeye dikkat etmeliyiz. İnsanları güzel tasnif edip, öncelikler belirlemeliyiz. Davete yakın olacak kişileri önceleyip, onlar için planlar kurabiliriz. Bir insan kazanarak nice kapıların açılacağını hesap edebiliriz. Bu ve bunun gibi şeyleri düşünüp kendi matematiğimizi oluşturabiliriz. Bunu pratiğe dökerken yine yukarıdaki anlatılanlara dikkat etmeliyiz.

Unutmamak gerekir ki; her şeyi en doğru bilen Allâh Azze ve Celle’dir ve her bilineni hayata dönüştürmeyi sağlayan yine Allâh’tır. Bu şuurda olarak Rabbimizden çok yardım dilemeliyiz. Rabbimiz bize bilmediklerimizi öğretsin ve bildiklerimizi de hakkıyla yerine getirmeyi nasip etsin. Allâhumme Amîn.

Sonuç

Yüce Rabbimizin yardımıyla burada yazımızın sonuna geldik. Anlatılabilecek çok şey varken biz bu kadarıyla yetindik. Burada yapılmak istenen de öz bir şekilde Peygamberimizin daveti hakkına bilgiler vermek ve davet yapan güzel kardeşlerimize ipuçları sağlamaktır. Rabbim okuyanlara faydalar ihsan eylesin. Tüm Müslüman kardeşlerime hayır niyâzında bulunuyor ve dualarında bizleri de anmalarını rica ediyorum. Gelecek sayılarımızda buluşmak üzere, Allâh’a emanet olun…

Nebimize salât ve selâm ile…

Enes Lütfü

İktibas Yapacakların Dikkatine!