Hamdın tamamı, kullarına kitabı indiren ve onda hiçbir eksiklik bırakmayan Allâh’u Teâlâ’ya mahsustur. Salât ve selâm, güzel ahlâkı tamamlamak için gönderilen Nebi aleyhisselâm’ın, âlinin ve ashabının üzerine olsun.
İslâmî eğitim verilirken yaş gruplarına ve gelişim seviyelerine göre dikkat edilmesi gereken konuları incelemeye çalıştığımız yazımızın ikinci bölümünde bizleri tekrar bir araya getiren Allâh’u Teâlâ’ya, yarattıkları adedince hamdederiz. Yazımızda; yedi ile on iki yaş arasındaki çocukların gelişimine uygun bir eğitim için tavsiyeler sunmanın yanı sıra, çocuklara İslâmî eğitim verilirken dikkat edilmesi gereken hususlara ve çocukların Allâh’u Teâlâ hakkındaki sorularına nasıl cevap verilebileceğine kısaca değinmeye çalıştık. Gayret bizden tevfik Allâh’u Teâlâ’dandır.
Yedi ile Dokuz Yaş Arası Dönem
Yedi ile dokuz yaşlarında çocuklar, dînî inancın uyanma ve gelişme dönemindedirler. Bu dönemde dînî kavramları öğrenme ve konuşma diline aktarma yetenekleri önemli ölçüde gelişmiştir. Aynı zamanda bu yaşlar, çocuklarda güzel ahlâkın istikrarlı bir hâl almasına yardım edecek olan dînî gelişmelerin meydana geldiği önemli bir dönemdir. Bu yaş grubundaki çocuklar, özellikle Allâh’u Teâlâ’nın varlığı ve zâtıyla ilgili merak içindedirler. Gaybî alanlara dair sorular sormakta ve anlamaya çalışmaktadırlar. Bu yaşlardaki çocuklar, Allâh’u Teâlâ’yı; yaratan, gözeten, rızıklandıran, nimetler bahşeden, kullarını koruyan yüce bir zât olarak bilmektedirler. Onlara Allâh’u Teâlâ’nın varlığı, birliği, isim ve sıfatları, eşi benzeri olmadığı, mahlukât üzerinden örneklendirilerek öğretilebilir. Allâh’u Teâlâ’nın varlığını anlatırken, hayattan alınmış örnekler ve konularla çocuklara yaklaşmak önemlidir. Çocukları tabiat ve kainât üzerinde düşünmeye teşvik etmek, soru sormayı, gözlem yapmayı, inceleme ve araştırma yaparak sonuçları değerlendirmeyi öğretmek, onların tasavvurlarını güçlendiren etkili yöntemlerdir. Aynı zamanda, çocukların çevrelerindeki renk, güzellik, şekil ve düzeni fark etmeleri ve bunları gözlemleyebilmeleri, onların Allâh’u Teâlâ’yı tanıma, inanma ve O’nu sevme yolunda sağlam bir adım atmalarına yardımcı olur. Bu dönemde uygun oyunlar, hikâyeler, bulmacalar ve çizgi filmler gibi materyallerin kullanılması, dîn eğitiminin etkili ve uygun bir şekilde gerçekleştirilmesine yardımcı olur.
Yedi ile on iki yaş arası dönem, talim dönemidir. Bu dönem ile çocuklar, ebeveynlerinden ve çevrelerinden özümsemeden sadece gördükleri kadarıyla taklit ettikleri ibâdet ve fiilleri nihayet kendi başlarına talim eder ve hayatlarına entegre etmeye başlarlar. Bilhassa yedi ile dokuz yaş grubundaki çocuklar, duâ ve ibâdet konularına büyük bir ilgi gösterirler. İbâdet eden kişileri gözlemlemekten hoşlanırlar ve onlar gibi duâ ve ibâdet etmeyi denerler. Günlük rutinlerinin yanında, ibâdetleri ve dînî öğretileri de yavaş yavaş hayatlarına dahil ederler. Bu durum çocukların Allâh’u Teâlâ’ya olan ilgilerini ve bağlılıklarını güçlendirir.
Duâ ve ibâdet eğitiminin küçük yaşlarda başlaması ve aşamalı olarak kazandırılması önemlidir. Çocuklar ibâdet alışkanlığı edinirken aynı zamanda başka kazanımlar da elde edecektirler. Beden ve elbise temizliğine dikkat etme, zaman ve mekân farkındalığı kazanma, cinsel kimliğinin ayrıntılarını fark etme, sorumluluk bilinci, disiplin ve düzen, empati kurma, nimetlerin farkına varma, yetişkinlerle yakınlaşma ve paylaşmanın hazzını tatma bunlardan bazılarıdır. Ayrıca duâ ederek de Allâh’a sığınmak, gücü̈ aşan konularda O’ndan yardım istemek, kendini güvende hissetmek gibi insana büyük bir manevi güç̧ verdiği fark edilecektir. Nitekim çocukların Allâh’u Teâlâ’ya bağlanması neticesinde Rablerine olan inançları ve sevgileri gelişme gösterecektir.
On Yaş Dönemi
Çocuklarda on ile on iki yaş, düşüncenin gelişmeye başladığı zihinsel öğrenme evresidir. Bu dönemde çocuklar, iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı ayırt edebilme yeteneklerini geliştirirler. Artık her bilgiye kolayca inanmazlar, gördüklerini ve işittiklerini tetkik etmeyi öğrenirler. İbâdet ve îmân eğitimi bu çağda tamamen yerleştirilmeye çalışılmalıdır. Çocuklara namaz, oruç ve zekât gibi ibâdetlerin detayları öğretilmelidir. İbâdetlerin nasıl yerine getirileceği, niyetin önemi, ibâdetlerin ruhuna uygun olarak yapılması gibi konular üzerinde durulmalıdır. Onlara Kurân-ı Kerîm’in anlamını daha iyi kavramaları için destek olunmalıdır. Sûrelerin tefsiri, âyetlerin anlamları ve Kurân-ı Kerîm’de geçen kıssalar üzerinde durularak çocukların Kurân-ı Kerîm’i anlamaları teşvik edilmelidir.
Bu dönem, çocukların aklî melekelerinin olgunlaşma ve kendilerine göre doğruyla yanlışları ortaya koyma zamanıdır. Bundan dolayı dînî doğruları çocuklara benimsetmek önemlidir. Bu dönemde çocukların soruları, yüzeysel olmayan ancak gereksiz detaylara da yer verilmeyecek biçimde cevaplanmalıdır. Bu yaş grubunun en temel özelliklerinden birisi de çocukların kişilerden ve yaşadıkları olaylardan çok kolay etkilenmeleridir. Çocukları yanlış yönlendirmelerden uzak tutmak için doğru rehberlik edecek kişilerin olduğu ortamlarda bulundurmak gereklidir. Bununla birlikte iyi bir işi ve davranışı göstermek her zaman mümkün olmayabilir. Bazen çocuklarda işitmek ve hayal etmek gibi eylemler de bir işi ve davranışı taklit etme arzusu uyandırabilir. Bunun için Peygamberlerin hayatlarını, tarihi olayları ve tarihteki büyük kahramanları anlatan yazılar, ahlâkî hikâyeler, özenle seçilmiş kıssalar önemli araçlardır. Bunlar çocukların iyilik duygularını harekete geçirdiği gibi buralarda geçen model şahsiyetlerle özdeşim kurmalarına da katkı sağlayacaktır.
On İki Yaş Dönemi
On iki yaş dönemi, çocukların İslâmî eğitim açısından daha derin bir anlayış geliştirdikleri ve kendi dînî kimliklerini oluşturmaya başladıkları bir dönemdir. Çocukluktan yetişkinliğe doğru geçişte hayatlarının önemli bir evresindedirler. Bu dönemdeki çocuklar, bilgiye karşı büyük bir ilgi ve istek duymaktadırlar. Daha önceki dönemlerden farklı olarak bilgiyi itirazsız kabul etmek yerine akıllarıyla kavramak istemektedirler. Çocuklar, eleştirel düşünmeye özellikle de ailelerinin söylediklerine tepki göstermeye meyillidirler. Dolayısıyla bu dönem için gerekli olan İslâmî eğitim, nebevi metodu referans alan bir muallim yahut çocuklara güzel bir örneklik teşkil edecek, tevhîd akidesine sahip aile yakınları tarafından verilmelidir.
Çocuklar somuttan soyuta geçtikleri bu dönemde, soyut kavramları eskisi gibi anlamakta zorlanmazlar. Onlar hakkında akıl yürütebilir, farklı düşünceler geliştirerek sorular sorabilir ve itiraz edebilirler. Çocuklukta aldıkları bilgilerin bir nevi sağlamasını yapmaya çalışırlar. Onların zaman zaman isyan ve itiraz içeren soruları aslında sahip oldukları bilgileri sorgulama yetilerinin geliştiğini ve derinlemesine düşünerek kendi görüşlerini ifade edebilme olgunluğuna eriştiklerini gösterir. Böylece çevrelerindeki insanlar tarafından bu gelişmelerin fark edilmesini arzularlar.
On iki yaş dönemi, akran etkisinin yoğun yaşandığı bir dönemdir. Bu itibarla anne-babalar çocuklarının doğru kişilerle arkadaşlık etmelerine özen göstermelidir. Ebeveynlerin görüştüğü ailelerin bilinçli kişilerden oluşması ise olumsuz davranışları görmeyi ve yanlış örnek almayı engeller. Nitekim bu konuda Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişi arkadaşının dîni üzeredir. Sizden biriniz kiminle arkadaş olduğuna baksın.’’ [Ebu Davud]
Bu dönemde çocuklar, Kur’ân-ı Kerim’in anlamını daha derinlemesine öğrenmeye başlarlar. Kur’ân-ı Kerîm’i okuma pratiği yaparlar ve tecvid kurallarını öğrenirler. Ayrıca bazı sûrelerin ve ayetlerin tefsirlerini de öğrenerek Kur’ân-ı Kerîm’in anlamını daha iyi kavrarlar. Bu süreç, çocukların Kur’an-ı Kerim’e olan ilgilerini artırır ve derinleştirir. Kur’an-ı Kerim kıssaları, sahabe hayatları ve İslâm tarihindeki mühim olaylar gibi konuları anlamak, çocukların İslâmî kimliklerini geliştirmelerine yardımcı olur. Bu dönemde çocuklar, İslâm’ın hükümleri ve ibâdetlerin fıkhını daha ayrıntılı bir şekilde öğrenirler. Bu dönemde çocuklara, Allâh’u Teâla’ya inanmayı, O’nun isimlerini ve sıfatlarını tanımalarını ve sevmelerini, her an O’nun gözetimi altında olduklarını ve O’na karşı şükretmeyi öğretmek önemlidir. Bu konu, insanların kişiliklerinin olgunlaşması ve gelişmesindeki önemli etkisi vurgulanarak anlatılmalıdır. Şöyle ki: Allâh’u Teâlâ’yı tanımak, O’na îmân edip bağlanmak ve sürekli olarak O’nu hatırda tutmak her türlü ahlâkî zafiyetin ve ruhsal boşluğun önüne geçebilecek güçlü bir etkiye sahiptir. Bu değerler çocuklara aktarılmalı ve içselleştirilmelidir. Hayatın problemleri karşısında Kur’ân-ı Kerîm’in getirdiği çözüm yollarından haberdar edilerek, vahyi hayatına rehber edinmesi gerektiği çocuklara öğretilebilir. Hayattaki iniş ve çıkışlarda, inanmanın değeri hakkında bilgi verilebilir ve îmânlarının amel hâline gelebilmesinin emsalleri sunulabilir.
Çocuklara İslâmî Eğitim Verilirken Dikkat Edilecek Hususlar
1) Çocukların hâdiseleri anlama ve anlamlandırma süreci olan bilişsel gelişimi dikkate alınarak, dozunda eğitim verilmelidir.
2) Çocukların içinde bulunduğu gelişim dönemi özellikleri iyi bilinmelidir.
3) Allâh’u Teâlâ’ya îmânın, çocukların fıtratında var olduğu bilinmelidir.
4) Çocuklar soyut kavramları düşünemiyor diye bu meseleleri yok saymak ve anlatmamak doğru değildir. Onların bilişsel gelişimlerine uygun bir şekilde bilgilendirmek ve anlamalarına yardımcı olmak önemlidir.
5) Anne-babaların İslâmî yaşantısına olan hassasiyetleri, çocuklar tarafından hissedilir. Bu nedenle ebeveynler, evde kullandıkları cümlelerin ve yapılan amellerin çocuklar tarafından gözlemlendiğini ve bilinçaltlarında etki bıraktığını bilmelidir.
6) Akıcı konuşmaya başladıkları dönemlerde çocukların sordukları tüm sorulara, Allâh ile ilişki kurularak ve Allâh sevgisi esas alınarak cevaplar verilmelidir.
7) Soyut kavramlarla ilgili konularda, hikâyeler ve masallar çocukların daha kolay algılamasını sağlamaktadır. Yaş gruplarına uygun ve sahih bilgiler veren kitaplar, doğumlarından itibaren çocuklara okunmalıdır.
8) Kainâttaki her bir eşya veya gerçekleşen olayla ilgili sordukları soruları, Allâh’u Teâlâ ile ilişkilendirerek ve ona yönelterek anlatılmalıdır.
9) Gereksiz ayrıntılara girilmeden sadece gerekeli bilgiler verilmelidir.
10) Çocukların meraklı ve istekli olduğu anlar seçilerek bilgilendirme yapılmalıdır.
11) Allâh’u Teâlâ ile ilgili çocuklara nahoş gelebilecek gözdağı vermelere ya da terbiye edici olacağını düşündükleri korkutmalara sığınılmamalıdır.
12) Çocuklara karşı hoşgörülü ve müsamahakâr olunmalıdır.
13) Anne-baba, çocuklarına Allâh’u Teâlâ’yı sevdirmenin yollarını arayıp bulmalı, Allâh’u Teâlâ’yı sürekli korkutan ve korkulan değil, seven ve sevilen olarak öğretmelidir.
14) İbâdetleri yerine getirme noktasında çocuklara karşı baskıcı ve aceleci yaklaşımlardan kaçınılmalıdır. Çocukların, ibâdetlerin hepsini birden ve eksiksiz olarak yapması da beklenmemelidir.
15) Çocuklarla iletişim kurmanın en güzel yollarından biri de oyun oynamak olduğu için çocuklara benimsetilmek istenen bilgi ve davranışlar oyun yoluyla benimsetilmeye çalışılabilir.
16) Çocukların İslâmî eğitiminde, rehber edinilecek söz Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’in “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.” [Buhâri] hadîs-i şerifi olmalıdır.
17) İbâdet edilirken, çocuklar da dahil edilmeli ve uygulamaları için teşvik edilmelidir. Namaz, oruç, sadaka gibi temel ibâdetler öğretilmeli ve birlikte pratik yapılmalıdır.
18) Kur’ân-ı Kerîm okuma, duâ etme gibi etkinliklerle dînî bilgileri pekiştirilmeli ve öğrendiklerini hayatlarına entegre etmeleri öğretilmelidir.
19) Çocukların İslâmî değerleri anlama ve uygulama sürecinde destekleyici bir ortam sağlanmalıdır. Sorularını sormalarına, farklı düşünceleri paylaşmalarına ve yanlışları düzeltmelerine izin verilmelidir.
Çocukların Allâh Hakkındaki Sorularına Nasıl Cevap Verilmelidir?
Çocuklar, Allâh’u Teâlâ ile ilgili sorularla karşınıza çıkacaktır. Anne-babalar, soruların sorulmasını engellemek yerine soruları dikkate alarak, onları sahih bilgiyle güzel bir şekilde yanıtlamaya çalışmalıdır. Kesinlikle baskı ve tehditlerle çocukları bastırma yoluna gitmemelidir. Çocukların zihninde oluşabilecek soruları yanıtlamak ve onları düşünmeye teşvik etmek, gelişimleri için önemlidir. Dikkate alınmayan, geçiştirilen ve zaman zaman azarlanan veya “ilerde anlarsın” gibi yanıtlar, çocukların zihninde bilinmezleri arttırır. Merakları endişeye döner ve kendilerini korkular içinde bulurlar. Bu bağlamda çocukların soruları karşısında şu davranışlar sergilenebilir:
- Hiç üşenmeden sabırla ve usanmadan her soruya mutlaka yanıt vermeli, cevabını bilmiyorsa, çocuklardan süre isteyip, araştırıp öğrenerek doğru bir biçimde cevaplamalıdır. Fakat asla ihmal etmemelidir.
- Çocukların seviyesine, yaşına ve algılamasına uygun cevaplar verilmelidir.
- Ebeveynler, çocukların Allâh hakkındaki sorularını, kendisine çocuksu ve komik gibi gelse de küçümsemeden ve ciddiye alarak cevaplandırmalıdır. Onların duygularını anlamaya çalışmalı ve sorularına karşı sevgi, anlayış ve hoşgörüyle yaklaşılmalıdır.
- Sorulara, çocukların zihninin kavrayabileceği sadelikte ve duygularının gücünün yetebileceği ağırlıkta cevaplar verilmelidir. Karmaşık terimlerden kaçınılmalı ve İlgilerini çekecek örnekler verilmelidir.
- Çocuklar, Allâh hakkında neyi sormuşsa yalnız ona cevap vermelidir. Konuyu yersiz uzatıp dağıtmamalıdır.
- Sorular çocukların gelişimine uygun olarak ortaya çıkar. Ebeveynler de bu doğal süreci takip etmelidir. Çocukların zihninde oluşmamış bir soruyu yöneltmek eğitim açısından yanlıştır.
- Sorulan soruların kaynağı araştırılmalıdır. Çocuklar, “Neden, niçin, hangi sebeple bu soruyu sordu?” diye sorunun arka planını öğrenmek verilecek cevabı kolaylaştırır ve isabetli olmasını sağlar.
Sonuç
İslâmî eğitim verilirken yapılması gereken en asli görev, dînin asıl kaynaklarına dayalı, hurafelerden uzak bir İslâmî eğitim ve öğretimin temellerini hazırlamaktır. Çocuklarda dînî bilincin uyanması ve gelişmesinde önemli faktörler arasında çocukların doğal gelişimleri, yetişkinlerin tutumu ve dînî konuların doğrudan öğretimi bulunmaktadır. Çocuklar, çevrelerinde dînî uyarıcılar ve yaşayış örnekleriyle karşılaştıklarında dînî gelişimlerini daha etkin bir şekilde sağlarlar. Araştırmalar özellikle ailede verilen dînî eğitiminin, çocukları derinden etkilediğini göstermektedir. Bu bakımdan çocukların aile çevresinde bilhassa anne-babalarından iyi örnekler görmesi çok önemlidir. Söylenilenlerden ziyade yapılanlar insanlar üzerinde daha etkili olmaktadır. Çocuklar, karşılarında daima öğütler veren insanlar değil o öğütleri yaşayan modeller görmek isterler. Yapılması istenen davranışların, isteyenler tarafından uygulanmaması hatta tam tersinin yapılması çocukların güven duygularını sarsar. Bu durumda çocuklar için çok önemli özdeşim modelleri olan ebeveynler saygınlığını yitirebilir ve çocuklar başka özdeşim modelleri arayışına girebilirler.
Eğitim anlayışımız; sâlih/sâliha insan yetiştirmeyi, cahilî eğitimden arınıp tevhîdî eğitimi ikame ve tesis etmeyi, buna mukabil dünya ve ahirette huzur ve saadeti amaçlamaktadır. Bu amacı gerçekleştirmeye yönelik ise bireyden aileye, aileden cemaate, cemaatten ümmete ve ümmetten medeniyete giden kutlu yolda müslüman şahsiyetler yetiştirmeyi hedeflemektedir.
Ne mutlu İslâmî eğitimin aydınlığında nesillerini hayır üzere yetiştirenlere, ne mutlu Kur’ân ve Sünnet’in ışığında müslüman şahsiyetler ile geleceğini inşa edenlere.
Velhamdulillâh, selâm ve duâ ile…
Ümmü Yahya
Bir Cevap Yaz