Kularının yaptıklarına karşı acele etmeyen, es-Sabbâr olan Allâh Azze ve Celle’nin adıyla…
Allâh’a hamd, Rasûlü’ne salât ve selâm olsun.
Kimi zaman Müslümanlardan; “ne hayırlı bir nesil! Şimdi sahâbemizin zamanında yaşamak vardı! Sahâbe’nin gördüğü gibi Rasûlullâh’ı görmeyi çok isterdim” gibi cümleler sâdır olabilmektedir. Bu sözlerle her ne kadar hayır murâd edilse de Ashâb-ı Kirâm bu tür şeyler söyleyenleri tenkit etmiş, onları açıkça uyarmıştır. Nitekim Kûfe halkından birisi Huzeyfe b. Yeman radiyallâhu anhu’ya gelir ve “Biz, Rasûlullâh’ın zamanında yaşasaydık O’nu omuzlarımızda taşırdık” [Hilye; Heysemi] der. Hâkim ve Beyhâki’nin rivâyetine göre Huzeyfe radiyallâhu anhu o şahsa “Sakın o devirde yaşasaydık demeyiniz!” diyerek Ahzab gecesinde çekilen sıkıntıları anlatır. Unutulmamalıdır ki imtihanların en zorluları Ümmet-i Muhammed’den Ashâb-ı Kirâm’a isabet etmiştir.
Ashâb-ı Kirâm’ın çok şiddetli sıkıntılara göğüs germesi hasebiyle, kendilerinden örnek alınası bir sabır ahlâkı izhâr olmuştur. Evet, bizler onların zamanında yaşamayı istememeliyiz. Ancak ortaya koydukları sabır ahlâkını edinmek bizleri daha hayırlı hale getirecektir. Nitekim sabır, diğer ahlâkî özelliklerin temelini teşkil etmektedir. Bu yazımızda da onların hayatlarından sabır ahlâkına dair örnekler sunarak kendimize dersler çıkaracağız. Rabbimiz faydalı eylesin, Allâhumme âmin.
Ashâb-ı Kirâm’dan Sabır Ahlâkına Dair Örnekler
Tüm ahlâki özelliklerini Rasûl-i zîşân sallallâhu aleyhi ve sellem’den alan sahâbemizin sabır ahlâkını, gerçekleşmiş birkaç kıssa üzerinden görelim.
- Ebu Bekir Radiyallâhu Anhu’nun Hastalığa Karşı Sabrı
İlk örneğimiz, ashâbın en faziletlisi olan Ebu Bekir radiyallâhu anhu’dan olacak; bu örnekte Ebu Bekir radiyallâhu anhu’nun hastalık karşısındaki vakarlı duruşunu ve Rabbine olan tevekkülünü göreceğiz.
Ashâb’dan bazıları, Ebu Bekir radiyallâhu anhu’yu hastalığı sebebiyle ziyaret ettiler. “Ey Allâh Rasûlü’nün Halifesi! Bir doktor çağıralım, sana baksın, seni kontrol etsin!” dediler. Ebu Bekir radiyallâhu anhu; “doktor bana baktı” deyince, onlar; “peki sana ne dedi?” diye sordular. Ebu Bekir radiyallâhu anhu; “bana ‘Ben, istediğimi eksiksiz yaparım’ dedi” cevabını verdi. [Kenzü’l-Ummâl]
Hastalıklar başa geldiği zaman kişinin sabır ahlâkı baş gösterir. Ona isabet eden hastalık karşısında Ebu Bekir radiyallâhu anhu, vakarından taviz vermemiş Rabbine olan tevekkülünü ortaya koymuştur. Bilinmelidir ki hastalıklar karşısında isyan etmemek sabır ahlâkının bir göstergesidir.
- Ebu Ubeyde bin Cerrah Radiyallâhu Anhu’nun Hastalık Karşısındaki Sevinci
Hâris b. Umeyre radiyallâhu anhu anlatıyor: “Ebu Ubeyde bin Cerrah’ın yanına girmiştim. Baktığımda tauna tutulmuş bir haldeydi. Bana elinin ayasında çıkan taunu gösterdi. Ben yarayı görünce korktum. Ebu Ubeyde bana ‘Allâh’a yemin ederim ki, bunun yerine Arap Yarımadası’nın bütün kızıl develeri verilse yine buna sevindiğim gibi sevinmezdim’ dedi.” [Kenzü’l Ummâl]
Rasûlullâh aleyhisselâm’ın buyurduğu üzere ölüm lezzetleri kaçırır. Ancak ölümün habercisi olan taun, Ebu Ubeyde bin Cerrah radiyallâhu anhu’nun îmân lezzetine lezzet katmıştır. O’nun (radiyallâhu anhu) bu ağır musibet karşısındaki tutumu, bugün başı ağrıdığında ağlanan bizler için çok güzel bir örnek teşkil etmektedir.
- Zeyd bin Erkam Radiyallâhu Anhu’nun Körlüğe Sabretmesi
Zeyd bin Erkam anlatıyor: “Rasûlullâh sallâhu aleyhi ve selem beni ziyarete gelerek; ‘ey Zeyd! Eğer gözlerin bu ağrıdan dolayı giderse sen ne yapacaksın?’ dedi. Ben de; ‘sabredip Allâh’tan sevap talep edeceğim’ dedim. Bunun üzerine Rasûlullâh aleyhisselâm; ‘eğer kör olmana karşılık sabredersen, senin karşılığın Cennet olacaktır’ dedi.” [Buhârî]
Allâh’u Teâlâ’nın nimetlerini müşâhede edebilmek, onlara bakarak haz almak, yine başka bir nimet olan gözümüz ile mümkündür. Bu nimet bizden alınsaydı sabredebilir miydik, bilmiyoruz. Ancak şu bir gerçek ki nimet bizimleyken şükrünü eda etmemiz, nimetin zevâline engeldir.
- Ümmü Hârise’nin Oğlunun Ölümüne Sabretmesi
Hârise b. Süreka, Bedir günü şehid edildi. Kendisi savaşa katılmayıp gözlemcilik yapıyordu. Serseri bir okun isabet etmesi sonucu şehid oldu. Annesi, Rasûlullâh aleyhisselâm’ın yanına gelerek; “ey Allâh’ın Rasûlü! Bana Hârise’den haber ver. Eğer Cennette ise sabredeceğim. Aksi takdirde benim ne yapacağımı Allâh bilmektedir” dedi. Rasûlullâh aleyhisselâm; “azap olunasıca, sen aklını mı yitirdin! Sekiz tane Cennet vardır. Senin oğlun o Cennetlerden en yüce olanı, Firdevs’i elde etmiştir” buyurdular. [Buhâri; Müslim]
Bir başka rivâyette; Ümmü Hârise’nin Rasûlullâh aleyhisselâm’ın yanından ayrılırken gülümsediği ve şunları söylediği geçmektedir: “Ey Hârise! Ne mutlu sana, ne mutlu sana, ne mutlu sana!” [Kenzü’l-Ummâl]
Bir anne için evlat acısı, dünyevî acıların en üstünü olsa gerek. Ümmü Hârise validemiz bu acıyı yaşamış ancak Allâh için güçlü durmuş ve sabırlı bir mü’mine örnekliği göstermiştir. Rabbimizden dünya ve ahiret hoşnutluğu isteriz. Ancak başımıza gelecek kaçınılmaz imtihanlar için de Rabbimizden sabır niyaz ederiz. O’nun güçlü kıldığı asla yıkılmaz, elhamdulillâh.
- Ensar’dan Saralı Bir Kadının Hastalığına Sabretmesi
Atâ şöyle anlatıyor: “Bir gün ibni Abbas (radiyallâhu anhumâ) bana; ‘sana Cennetlik bir kadın göstereyim mi’ diye sordu. ‘Evet’ dedim. Bunun üzerine bir kadını işaret ederek; ‘işte o, şu siyahî kadındır. Bu kadın Rasûlullâh’a gelerek; ‘ya Rasûlallâh! Ben, saraya tutuluyorum ve avret yerlerim açılıyor, Allâh’a benim için yalvar’ dedi. Bunun üzerine Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem; ‘eğer istersen Cennet karşılığında sabır göster; istersen de sana afiyet vermesi için Allâh’a yalvarayım’ buyurdular. Kadın; ‘hayır, ya Rasûlallâh! Ben sabredeceğim. Ancak, bu hastalık sebebiyle avret yerlerimin açılmaması için duâ et’ dedi. Rasûlullâh aleyhisselâm ona duâ ettiler.” [Ahmed; Buhâri; Müslim]
Diğer adıyla epilepsi olan sara hastalığı; uzun süreli olup, ağır geçen atakları ile bilinir. Bu süreç kişiyi oldukça yorabilmektedir. Yani elinde imkân olan her bir kimse bu hastalıktan fersah fersah uzaklaşmak ister. Ancak kalbi îmân ile dolu Ensar’dan olan hanım sahâbemiz, Allâh’ın rızasını ve Cenneti arzulayarak hastalığına sabır yolunu tercih ediyor. Ayrıca atak sırasında avret yerlerinin açılmaması için duâ istemesi de onun ne denli takvâ ve iffet ehli olduğunu gözler önüne sermektedir.
Ashâb-ı Kirâm’a ait olan sabır ahlâkı ile alakalı örnekler çoğaltılabilir. Bu örnekleri uzatmış olsak sayfalarımız yetmeyecektir. Bu sebeple bizler, bu kadar misal vermekle iktifâ ediyoruz. Rabbimiz faydalı ve bereketli eylesin, Allâhumme âmin.
Sonuç:
Ashâb-ı Kirâm’ın başına sabretmesi çok zor sıkıntılar gelmiştir. Hayatlarından birkaç örnek okuduğumuzda dahi, göğüs kafeslerimiz yüreklerimize dar gelmektedir. Hal böyleyken nasıl olur da Allâh’u Teâlâ’nın bize nasip etmediği bir zamanda bulunmayı temenni ederiz? Eğer Rasûlullâh aleyhisselâm’ın zamanında yaşamış olsaydık durumumuzun ne olacağını kestirebilir miydik? Allâh’u Teâlâ, her bir kulu istitâatına uygun zaman diliminde yaşatmaktadır. Ashâb-ı Kirâm’ın zamanında bulunmayı istemekten ziyade, onların hayatlarını kendimize örnek almalıyız. Konumuz itibâriyle de onların zorluklar karşısında edindikleri sabır ahlâkını iyi kavrayıp hayatlarımıza aktarmalıyız.
Rabbimiz, bizleri Ashâb-ı Kirâm’ın izinden gidenlerden kılsın. Onların kıssalarından dersler çıkarabilmeyi, onları kendimize hakkıyla örnek alabilmeyi bizlere nasib eylesin. Allâhumme âmin.
Selâm ve duâ ile…
Ali Eren