Giriş: Kur’ân’a ve Mushaf’a Hakaret Edenin ve Bunlarla Alay Edenin Hükmü
Rahman ve Rahim olan Allâh’ın ismiyle… Kur’ân’a ve Mushaf’a Hakaret Edenin ve Bunlarla Alay Edenin Hükmü
Tevhîd dini İslâm, yüce ve en son dindir. Bu dinin temeli, Kur’ân ve Sünnet olmak üzere iki esasa dayanır.
Kur’ân, Allâh’ın kelâmıdır. Sünnet ise Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’den bize naklolunanlardır. Her iki kaynak da Allâh’tandır.
Bugün maalesef ki her iki kaynağımız da madden ve manen saldırı altındadır. Gücü yetenlerin el ile, buna gücü yetmeyenlerin dil ile, buna da gücü yetmeyenlerin kalpleri ile bu iki kaynağımızı korumaları büyük bir görev, yüce bir hizmettir.
Bu göreve binaen -inşallâh- Kur’ân’a hakaret edenin ve Kur’ân ayetleriyle alay edenin hükmünü Ehl-i Sünnet’in dört mezhebi üzerinden açıklamak istiyorum.
İslâm âlimleri, şu kimselerin kâfir olduğunda icma etmişlerdir:
Kur’ân-ı Kerim’i ya da Mushaf-ı Şerif’i veya Kur’ân’da ki bir bilgiyi hafife alan,
Kur’ân’a veya Mushaf’a sövüp hakaret eden yahut da onu inkâr eden,
Kur’ân’ın bir harfini, bir ayetini inkar eden,
Kur’ân’ın verdiği bilgilerin aslı olmadığını iddia ederek onları yalanlayan,
Kur’ân’ın var olmadığını söylediği bir şeyin var olduğunu söyleyen,
Kur’ân’ın var olduğunu söylediği bir şeyin var olmadığını söyleyen,
Kur’ân’ın haber verdiği bir şeyden şüphe eden.
Bunların hükmünü ortaya koyan birçok şer’î delil vardır. Onlardan birkaçı şöyledir:
Şer’î Delîller: Kur’ân’a ve Mushaf’a Hakaret Edenin ve Bunlarla Alay Edenin Hükmü
Allâh’u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Andolsun ki sözlerini onlara soracak olsan: “Lafa dalmış, eğleniyorduk.” diyeceklerdir. De ki: “Allâh’ı, ayetlerini ve Resûl’ünü mü alaya alıyorsunuz? Özür dilemeyiniz! Muhakkak ki imanlarınızdan sonra kâfir oldunuz. Sizden bir grubu bağışlasak bile, suçlu günahkârlar olmaları nedeniyle bir diğer gruba azap edeceğiz.” [Tevbe: 9/65-66]
Allâh Subhânehu ve Teâlâ, âyetinde Allâh ile O’nun âyetleriyle ve O’nun Rasûlü ile alay edenlerin kâfir olduklarını açık bir şekilde beyan etmiştir.
İbn Teymiyye rahîmehullâh şöyle demiştir:
“Allâh’u Teâlâ onların: ‘Biz küfür sözünü inanmaksızın söyledik; hatta biz dalmış, eğlenir bir halde idik’ demelerine rağmen, onların îmânlarından sonra küfre düştüklerini bildirmiş ve Allâh’ın âyetleri ile alay etmenin küfür olduğunu açıklamıştır…Âyetler onların kendilerine göre küfür işlemediklerini bilakis bu yaptıklarının küfür olmadığını zannettiklerini göstermekte ve Allâh ile âyetleriyle ve Rasûlü ile alay etmenin, kişiyi îmândan sonra kâfir yapan bir küfür olduğunu açıklamaktadır. Yine bu âyetler onlarda çok zayıf bir îmânın bulunduğunu gösterir. Onlar haram olduğunu bilerek bunu işlediler; ancak küfür olduğunu bilmiyorlardı. Yaptıkları şey onları kâfir yapan bir küfür ameli idi; oysa onlar bu yaptıklarının câiz olduğuna inanmıyorlardı (yine de kâfir oldular).” [Mecmûu’l-Fetâvâ: 7/270,273]
Allâh’u Teâlâ, başka bir âyet-i kerîmesinde şöyle buyurmaktadır:
“O sözü söylemediklerine dair yemin ediyorlar. Yemin olsun ki küfür sözünü söylediler ve İslâmlarından sonra kâfir oldular.” [Tevbe: 9/74]
Allâh Subhânehu ve Teâlâ, bu âyetinde ise küfür sözü söyleyenlerin kâfir olduklarını beyan etmektedir. Buradaki küfür sözünden maksat, dîne dâir olan şeyler hakkında ileri geri konuşmak, onları çekiştirmek ve alay etmektir.
Kur’ân hakkında ileri geri konuşmak, onu tahkir edecek bir söz söylemek ya da davranışta bulunmak buna öncelikli olarak dahildir. Böyleleri hiç şüphesiz ki Allâh Subhânehu ve Teâlâ’nın buyurduğu üzere kâfirdir. Sahibin küfre girmesi noktasında şaka yahut başka bir sebeple olması arasında hiçbir fark yoktur.
İmâm İbn Arabî rahîmehullâh şöyle demiştir:
“Onların bu söyledikleri sözler ciddi de olabilirdi, şaka da olabilirdi. Ancak ne olursa olsun bu sözler küfürdür. Çünkü küfür olan sözleri şaka yolu ile söylemenin de küfür olduğu hususunda ümmet arasında görüş ayrılığı yoktur. Tahkik ve ilim, hakkın; şaka ve ciddiyetsizlik ise bâtıl ve cehâletin kardeşidir.” [İbn Arabî, Ahkâmu’l-Kur’ân: 2/543]
Dört Mezhebin Konu Hakkındaki Fetvaları: Kur’ân’a ve Mushaf’a Hakaret Edenin ve Bunlarla Alay Edenin Hükmü
Hanefi mezhebinde:
Aliyyu’l-Kari Fıkhı Ekber Şerhinde Hanefi alimlerimizden şöyle nakleder:
“Tetiminet’ül-Fetâvâ da şöyle deniliyor: Bir kimse Kur’ân’la, yahut mescitle, yahut şeriat nazarında saygı gösterilen kutsal yerlerle alay ederse kâfir olur. Yine bir kimse yemin ederken alay ederek ve hakaret için Mushaf üzerine ayağını koyarsa, kâfir olur.”
Cevahirül-Fıkh adlı kitapta şöyle deniliyor:
“Yine bir kimse Kur’ân okunuşunu dinlese ve alay ederek dinlediği bu ses için, nağme sesidir dese kâfir olur. Kâfir olmasının sebebi okuyuşun kendisi ile alay etmesidir.”
Fetâvâ-i Zahiriyye de şöyle deniliyor:
“Eğlence tarzında bir kimse Kur’ân’dan bir ayet okursa kâfir olur. Çünkü Allâh Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor: “Muhakkak Kur’ân hak ile bâtılı ayırandır. O eğlence değildir.” [Tarık: 86/13-14]
Şafii mezhebinde:
Nevevi:
“Müslümanlar, Mushaf’ın korunması ve ona saygı gösterilmesi gereğince icmâ etmiştir.” [et-Tıbyân: 190]
Yine şöyle demiştir:
“İslâm âlimleri, Kur’ân’ı, ondan olan bir şeyi ya da Mushaf’ı küçümseyenlerin veya onu helaya atanların kâfir olduğunda icmâ ettiler.” [el-Mecmuû: 2/196]
Hanbeli mezhebinde:
İbn Teymiyye:
“Müslümanlar, Mushaf’ı helaya atmak veya onu ayaklar altına alıp çiğnemek gibi Mushaf’ı küçümseyici, saygısız davranışlarda bulunan kimsenin kâfir olduğu hususunda ittifak ettiler.” [Mecmûu’l-Fetâvâ: 8/425]
Maliki mezhebinde:
Kadı İyaz:
“İlim ehli, Kur’ân-ı Kerim’i ya da Mushaf-ı Şerif’i veya Kur’ân’da ki bir bilgiyi hafife alan, onlara sövüp hakaret eden yahut da onu inkâr eden, bir harfini, bir ayetini inkâr eden veya yalanlayan, verdiği bilgilerin aslı olmadığını iddia ederek onları yalanlayan, nefyettiğini isbat eden, isbat ettiğini nefyeden veya haber verdiği bir şeyden şüphe eden kişinin kâfir olduğunda icma etmişlerdir.” [Şifa-i Şerif: 2/646]
Yine şöyle demiştir:
“Aynı şekilde bir kimse Tevrat’ı, İncil’i, Allâh’u Teâlâ’nın indirdiği diğer kitapların tamamını veya bir kısmını inkâr ederse yahut dil uzatırsa yahut da onları küçümserse, o kimse kâfirdir.” [Şifa-i Şerif: 2/647]
Din İle Alay Edilen Ortamlarda Bulunmak: Kur’ân’a ve Mushaf’a Hakaret Edenin ve Bunlarla Alay Edenin Hükmü
Allâh’u Teâlâ’yı, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi vesellem’i, Kur’ân-ı Kerim’i veya dinin herhangi bir şiarını alaya almak, imanı bozan ve kişiyi küfre sokan unsurlardandır. Günümüzde dini alaya alan filmler, fıkralar ve dinin şiarları hakkında yapılan ölçüsüz şakalar bu hükmün kapsamındadır. Mümin, böylesi çirkin davranışlardan kaçındığı gibi bu davranışların sergilendiği ortamlardan da şiddetle kaçınmalıdır.
Allâh’u Teâlâ şöyle buyurmaktadır: Kur’ân’a ve Mushaf’a Hakaret Edenin ve Bunlarla Alay Edenin Hükmü
“Şüphesiz ki (Allâh), Kitap’ta size (şu hükmü) indirdi: Allâh’ın ayetlerinin inkâr edildiğini ve alaya alındığını duyduğunuz zaman, başka bir söze dalıncaya kadar onlarla beraber (aynı mecliste) oturmayın. (İnkâr etmeden ya da konuyu değiştirmedikleri hâlde aynı ortamda oturursanız) şüphesiz ki siz de onlar gibi (kâfir/müşrik) olursunuz. Muhakkak ki Allâh, münafıkları ve kâfirleri cehennemde toplayacak olandır.” [Nisa: 4/140]
Ve yine başka bir ayetinde şöyle buyurmaktadır: Kur’ân’a ve Mushaf’a Hakaret Edenin ve Bunlarla Alay Edenin Hükmü
“Ayetlerimize (alaya alma ve yalanlamayla) dalanları gördüğünde -başka bir söze dalıncaya dek- onlardan yüz çevir. Şayet şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra zalimler topluluğuyla beraber oturma!” [En’am: 6/68]
Kişi arkadaşlık yaptığı insânlara ve çevre edindiği topluluğa dikkat etmelidir. Aynı ortamı paylaştığımız insânların, küfür veya fısk içerikli konuşmalarına iştirak etmesek dahi, inkâr etmeksizin o ortamda bulunmamız, Allâh’u Teâlâ katında bizi onlarla aynı duruma düşürmektedir. Böyle bir akıbetten Allâh’u Teâlâ’ya sığınırız.
Doğru yola ileten ve muvaffak kılan yalnız Allâh’tır.
Üzeyir Hanif.